Hani bir hikaye vardır. Tembellik deyince genellikle hep o hikaye anlatılır. Yok bilmem Ağustos böceği saz çalar dururmuş yazın, Karınca da durmadan çalışırmış, erzak depolarmış. Yazın saz çalan Ağustos böceğine nasihat verir, böcek takmayınca karıncayı, her kış onu beklermiş. Sana bu hikayenin bize doğuştan beri hep yanlış anlatıldığını söylesem. Düşünsenize basit bir hikayede bile hep yanlış bilgiler empoze edilmiş bizlere. Belki daha bir sürü doğru bildiğimiz yanlışlar vadır.
İşte Ağustos böceği-Karınca hikayesinin orijinali 🙂
Karınca eşek gibi çalışıp kışa hazırlık yaparken, ağustos böceği her sene olduğu gibi yine eline geçirdiği sazıyla karıncayı gıcık ediyordu. Kendi boyunun bilmem kaç katı çekirdeği kan ter içinde yuvasına taşıyordu. Olanca siniriyle yuvasına girerek hanımına döndü: "Hatun. Bu kalın kafalı hayvan anlamıyor. Yüzlerce yıldır onun, kışın aç kalacağını duymayan kalmadı; ama onun umurunda değil. Geçen yıl babası da aynısını yaptı ipnenin… O kadar uyardık; ama onun adam olmaya niyeti yok." dedi. Karısı: "Sinirlenme kocacığım, ne de olsa kışın ağzının payını vereceğiz." diyerek kocasını yatıştırmaya çalıştı. Ama sinirlerine hakim olamayan Karınca yukarı çıktı ve ağustos böceğine açtı ağzını yumdu gözünü:
Karınca: Bana bak ulan zır zır böceği. Kışın acından gebereceksin. Ya adam gibi çalışırsın ya da o işe yaramaz beynini dağıtırım! Ocak ayında kapıma dayandığında, bakmam gözünün yaşına haberin ola… Basarım tokadı!
Ağustos böceği: Of ya, of ya… Yine mi aynı geyik? Oğlum siz ne tuhaf milletsiniz? Her sene hayvan gibi çalışıyor, kış gelince de "ahanda gelir şindik" diye çocuklarınızı dolduruşa getiriyorsunuz. Ne zaman geldik ulan kapınıza. Söyle bakalım bizim akrabalardan gelen olmuş mu binlerce yıldır?
Karınca: Bize gelen olmadı; ama dedemin dedesine gelmiş.
Ağustos böceği: Hey Allah’ım yarabbim. "Dedenin dedesine gelmiş" kim görmüş? Birazcık kafayı çalıştırsana oğlum. Benim adım ne?
Karınca: Ağustos böceği.
Ağustos Böceği: Yani Ocak böceği değil, mart böceği değil… ağustos böceği. Ben kışın burada değilim ki sana geleyim. Sizi kandırmışlar koçum. Kandıran Ezop; ama oturup araştırmadınız ki bakalım bunun aslı var mı? Boyuna fantezi kuruyorsunuz. Ben 17 sene toprak altında bir larva olarak bekliyorum. Sonra bir ağustos gününde doğuyor ve yine aynı ağustos ayında ölüyorum. Ne diye sana yaranacağım diye mahvedeyim bir aylık ömrümü? Aslanlar gibi çalarım sazımı. Bu arada çaldığım da saz değil, ikide bir aynı şeyi söyleyip durmayın. Manitaya sinyal gönderiyorum 🙂 Ağustos böceği haklıydı bence . Hayvanın topu topu bir aylık ömrü var. Ne diye çalışsın? Karınca en az bir kış yaşamak zorunda, herhalde çalışacak. Valla seninde bir aylık ömrün varsa hiç çalışma, yat uyu! 🙂
“Şu ağustos böceği” için 5 yanıt
🙂 gerçekten güzel bir çalışma olmuş, haklıymış bu ağustos böceği davasında demek…
evet haklı. bu kadar basit bir konuda bile bilgilerimiz yanlış. bakalım daha hangi bildikelerimiz yanlışmış. mesela sana şuan kolunda veya duvarda olan saatin baştan sona hatalı olduğunu söylesem?ileriki yazılarımda yazacağım. yei saat kashna saati… 🙂
evet haklı. bu kadar basit bir konuda bile bilgilerimiz yanlış. bakalım daha hangi bildikelerimiz yanlışmış. mesela sana şuan kolunda veya duvarda olan saatin baştan sona hatalı olduğunu söylesem? ileriki yazılarımda yazacağım. yeni saat kashna saati… 🙂
ağustos böceğinin neden durmadan zır zır cır cır diye öttüğünü merak ediyorsanız yazının devamını okuyun
yazının devamı: dişiler yavrularını daha güzel bir ortam yaratmak için süreklikanatlarını çırparlarmış sadece yavrularının yaşamasını sağlamak için. bizlerki onlara türlü türlü hikayerler uydurup ezmişiz!
yıllar önce coğrafya hocamız karneler günü sonrası anlatmıştı 🙂
eline sağlık çok güzel yazmışsın