Blogosfer, blog camiası veya bloglar alemi, ya da her neyse o şey, bu alemde alıntılara takan blogger(blogcu) lara üzülüyorum. Bir blogger yazdıklarının başkaları tarafından alıntılanmasından neden kaygılanır ki? Ortalamaya göre eski bir blogger olarak bana çok saçma geliyor bu kaygı ve inanın 3 yıl önce beni tanıyan birine sorun şu an ne düşünüyorsam o zamanda aynısını düşünüyordum. Bana göre bir blogger yazdıklarının başka bloglarda yayınlanmasına üzülmek bir yana bundan keyif duymalı, çünkü zaten sizin yazdıklarınız özde sizden bir şeyler taşıyorsa, daha doğrusu üslup ve tarz olarak size özel, size ait ise bu nerede yayınlanırsa yayınlansın sizindir, bunu olduğu gibi yayınlayan varsa ve kendi yorumunu getirmemiş ise bu içeriğe, o işi yapan bir zaman sonra sıkılacak ve devam edemeyecektir, internet tarihinin sayfalarında gömülüp kaybolacaktır. Oysa siz ve o yazınız o etik olamayan alıntı işini yapan arkadaşın da yardımı ile internette veya blog okurlarının aklında kalacaksınızdır.
Alıntı sadece bloglara özel bir şey değildir, alıntı diğer yazılı meslek alanlarında, medyada, basında vb. bir çok alemde vardır, kötü bir şey asla değildir, sadece yöntemi tartışılabilir.
Bir blogcu arkadaş tam da benim aklımda olan belki bir vakit yazmak istediğim bir konu hakkında benim gibi düşünmüş ve yazmış diyelim, şimdi ben bu konuda yazmaktan vazgeçmeli miyim? Hayır. Ben bu arkadaşın beğendiğim yazısını, fikrini, onun üzerine kendi yorumumu getirip yazabilirim. Yani MÖ. 427-347 yılları arasında yaşamış Plato KARANLIKTAN KORKAN BİR ÇOCUĞU KOLAYLIKLA HOŞ GÖREBİLİRİZ. YAŞAMDAKİ ASIL TRAJEDİ, YETİŞKİNLERİN AYDINLIKTAN KORKMASIDIR. demiş ise benim suçum ne? Benim tek şansızlığım ya da Plato nun şansı benden önce yaşamış olması, Plato bunu demeseydi mutlaka birileri derdi, kimse dememiş olsaydı ben derdim. Plato ya katılmakla birlikte bunun üzerine bir şeyler ekleme hakkım yok mu? Elbette var. İşte alıntı mevzusu ile blogculuğa felsefik bir yaklaşımda daha bulunmuş oldum böylece.
Bu ülkenin insanlarının genel kültür seviyesi ilkokul 3. sınıf düzeyinde olduğundan!
Engin Ardıç
Engin bey daha 2 gün önce bir veda yazısı yazarak Akşam gazetesinden ayrıldığını yazdı. Kendisi yukarıdaki cümleyi yazmıştır ve çok büyük bir halt etmiştir bana göre. Engin Ardıç’ın kültürden ne anladığını bilemiyorum fakat benim kültür anlayışım sanırım Engin Ardıç a beş basar. Zira ben 3. sınıf mezunu halkımın içinde olan bindiğim taksi şoförleri Engin Ardıç’ın binmediğini ve sohbet etmediğini düşünüyorum. Ya da engin bey hep üniversiteli taksi şoförlerine denk gelmiş.
Jimmy Wales İstanbul’a gelip bir seminer vermişti, sağ olsun bizi de davet ettiler ve gittik, Jimmy Wales orada şu cümleyi sarf etti “İyi bir internet yazarı olmak için hiç bir alt yapıya ihtiyaç yoktur” yani bizlerin bir konu üzerine beyanat vermemiz için üniversitede hoca, bilmem ne gazetesinde köşe yazarı, ya da Engin bey’in istemiş olduğu gibi 35 inci sınıftan mezun olmamız gerekmiyor. Zaten dünya bunu şu anda yaşıyor ve köşe yazarları da [bkz: Ali Saydam] köşelerinde yusuf-yusuf etmeye çoktan başladı bile. Bu noktada, buna bağlı olarak bazı blogcu arkadaşlarımız da, diğerlerini küçümseyip onlara 3. sınıf vatandaş muamelesi yapıp, kendilerini nimetten sanıp, diğerlerine çöplük, seviyesiz, banel gibi benzetmelerde bulunarak aynen bu Engin Ardıç abimizin yaptığını yapıyor. Onlar böyle yapa dursun, Web2.0 dediğimiz ve bloglar öncülüğünde yükselen bu ses onları kendi çamurlarında boğacaktır. Bir büyüğümün hep söylediği bir sözdür “eğitim cehaleti alır eşeklik baki kalır“.
Benim için blogumun reyting, reklam geliri veya sıralamasının hiç önemi yok, benim için blogumun okunmasının veya çok kişinin okunmasının önemi yok, ben blogumdan hiç bir geri dönüş beklemiyorum. #
Bu koca bir yalandır. Bence bir insanın bu kadar boş zamanı olamaz, elbette verdiğiniz vaktin, beyninizde harcadığınız moleküllerin bir karşılığının olmasını düşünürsünüz. Daha önce de defalarca yazdığım gibi her blogcu okunmak ister, artık bu cümleyi yazarken ben bile sıkılıyorum, umarım siz okumaktan sıkılmazsınız. Bu geri dönüş sadece para ya da en makbul geri dönüş para değildir, bu dostluk, arkadaşlık, sosyal ortam, iş tecrübesi, mesleki kariyer, cv nize ek bir alan, kişisel gelişim, eğitiminize katkı, kısaca hayatınızın her alanında kazanımlar olarak gelmesi mümkün.
Açıkçası ben anlayamıyorum neden bir blogcu başka blogcunun blogunu okuyup veya göz gezdirip onun şuradan alıntı yapmışsın ayıp değil mi, aaa! bak sen böyle böyle yapmışsın ayıp değil mi? Gibi yorumlar, mesajlar bırakır. Bunu anlamak çok güçtür çünkü sizi tanımayan, sizin tanımadığınız biri ise bu (ki muhtemelen böyle bir yorum, mesaj göndermişse öyledir), ne amaçla, hangi duyguyla bunu yazdığını bilemezsiniz, belki can sıkıntısından, belki iş yerinde birine çok sinirlendi eve geldi senin bloguna boşaldı, belki evde karısı ile tartıştı ofiste senin bloguna kustu. Bilemeyiz. Böyle durumlarda bir blogcunun yapması gereken bana göre, sakin olup bu blogun patronun kim olduğunu o arkadaşa göstermektir. Sizin yazdıklarınızı değersizleştirme çabalarında olsalar bile onların yorumlarını mesajlarını yayınlayın, silmeyin, ama öyle güzel ezin ki onu yorumlar ve yazdıklarınızla o yorumcu bir daha insan içine çıkamayacak durma gelsin (:
Bizler internette alternatif içerik üreten, fikir üreten, mesleki ve bir çok alanda paylaşan, tartışan medyaların dinamik, asi, çatlak sesli yazarlarıyız, bizler blogcuyuz. Bir okul, bir üniversite gibi bile olabilir bazen bu medyalar, en büyük gücümüz ise özgürlüğümüz.
Çok alıntı yapılan bir blogun yazarı olmanız dileği ile.