Epey bir telefon trafiğinden sonra nihayet öğle yemeğinde buluşabildik. Esasen telefondaki ağlamaklı ses, biran önce buluşmamız gerektiğini işin ölüm kalım meselesi olduğunu söylemesi, diğer planlarımı ertelemeye yetmişti.
Buluştuğumuz Restoran nezih ama ortam bünyemin kaldıracağından çok fazla gergindi. Gergin olması bir yana, sanki cenaze kaldırmak üzere beklemedeyiz!
Ben, Elisabeth, Ellen, Jutta, Swantje, Ute, İrene, karin ve günün dertli kızı Moni.
Hedef öğlen yemeği olsada amaç Moni ile nişanlısının sorununa karşı bir kampanya hazırlamaktı.
Erkek bu farklı uluştan olsada, sünnetli sünnetsiz olsada kadınların başına çorap örmekle hepsi namlı mübarekler.
Müstakbel nişanlı iş hayatında iyi bir mevkiide kariyer sahibi. Basketbolda geçirdiği kalp rahatsızlığını muntazam ilgi, şefkat (at gibi bünye) ve sınırsız ilaçlanma sayesinde tekrar dirildi(!). ve bir kaç hafta içinde part time olsada işine geri döndü.
“Gidişim sessiz ama dönüsüm muhteşem olacak!” dercesine,muhteşem ötesi bir açılışla eski kötü alışkanlıklarına geri dönmüş.
Onca emeklerin boşa gittiğini gören Moni artık son noktayı koymaya kararlı ve arkadaşları olarak bizlerde, vereceği kararda kendisine deniz feneri görevi üstleneceğiz.
“Kesinlikle bitmesi gerekiyor. NOKTA. İkimizden birinin ölmesi gerekiyor” dedi.
“Hayatımı yeterince zindan etti, dayanamıyorum artık. Öldüreceğim onu”
Masada buz gibi esen gergin hava sonrası olusan repliklerden bir demet;
"Saçmalama, ciddi değilsin tabii" -ciddi ciddi-
"Ya senin hayatın, ölene dek hapiste kalmayı mı düşünüyorsun?" -Rahşan affi bir daha çıkmaz demi?-
"Bir erkek için değer mi?" -kadın olsa amenna ama erkek için cikk –
"Seni akilli zannederdim" -gaz ver gaz-
Sakin ha, delirdin mi? biz yanındayız" -bir, iki, üç yetmez beş, altı, yedi olsun-
Ellen hemen konuya girdi. "Biraz evvel arabanın önünden geçti daha önceden haberim olsaydı, gaz pedalıyla fren pedalını karıştırdım derdim, sen de Trafik sehid eşi olurdun" dedi
Ben: "Eğer kurtulma düşüncende ısrarlıysan sana hem tertemiz hem mantıklı bir çözüm önerebilirim?"dedim
Moni: "Gayet ciddiyim. Ondan kurtulmayı hayal ediyorum. Şaka değil bu"
Ben: "Hayali gerçeğe dönüştürmek o kadar zor değil, sen yeter ki ölsün de"
Moni: "Gebersin ya. Bıktım içkisinden, pisliğinden. Onunla birlikte ben de ölüyorum sanki. Benim sucum ne?
Ben: "En kolayı bir silahla isi kökünden halletmek. Bizim bakkal Ökkeş amcanın silahı var anlatmış mıydım?"
Ellen: "İyi fikir . Benim Jack’inde bir silahı var"
Moni: "Jack’in silahımı var. Nerede? bana yerini söyle yeterli."
Ellen: "İyide silah evde değil ki, Orlando’da ki annesinin evinde"
Ben: "Ökkeş amca hemen arka sokakta, isterseniz ben bir koşu alıp geleyim"
Karin: "Bence hepsinden çok daha pratik bir yöntem var"
Moni: "Nedir?"
Karin: "Yollarınız ayırın" -Karizma var Kariyer var ama arkadaşım maalesef Sarışın: )
Onca eziyeti çek sonra zevkini çıkarmadan "Ayrıldık bak bu senin elin buda artik benim elim"le olacak şey mi?
Soğuk yemeyi bitir sıra harika dondurmaya geldiğinde "kalori yapar" diye geri cevir. Hele Türk’sen başlı basına ters hareketler bunlar.
Öyle çemkirmeden, inim inim inletmeden, süründürmeden bir "Ayrilalim" diyerek ayrılmak bozar deneamizi: )
Körle yatan şaşı kalkar misali Moni’de pek sevmedi pratik çözümü.
Moni: "Ihhh ben acı çekmesini istiyorum, beni nasıl acıtıyorsa oda biraz çeksin istiyorum"
Ben: "Bence ayaklarını betonla koy küvete inleye inleye ölsün"
Ellen: "Cok ses olur, komsular duyar, ortada şahitte olur"
Ben: "Ona çözüm var. Hallederiz"
Moni: "Size güvendiğimi biliyorsunuz"
Ben: "Yardımcım Ellen’le çözemeyeceğimiz hiç bir şey yok"
Ellen: "Sen sadece karar ver acı çeksin mi çekmesin mi?"
Ben: "Yoksa bir anda sessiz sedasız gidebilir mi? Nasılsa cenazede Papazdan yeterince ilahiler duyacağız"
Moni epey ciddiymiş.
Bunca kusursuz planın karşısında duygulandı ve doyasıya ağlamak için lavaboya gitti.
Bizim suskunlar orkestrası anında yuvarlak masa durum değerlendirmesine başladılar.
"Hayret size inanamıyorum, sakayı gerçeğe dönüştürmek üzeresiniz, katılmışınız siz? Neler sokuyorsunuz kızın aklına?"
Ellen’le ikimiz bir ağızdan söz birliği etmişçesine, "Bu kadar plandan sonra tabii ki ölecek"
Yani simdi düşünüyorum da bizim gibi Muhlislerde(!) bile üretme kapasitesi varken, diğer hemcinslerimizin kim bilir ne dahiyane buluşları vardır.
Erkekler, yemeğe kaşık atma önceliğini yanınızdaki cengaver bir vatandaşa devretmenizi özellikle tavsiye ederim.
Kötü alışkanlıkları biran önce terk edin yoksa ne olduğunu anlamadan terk -i diyar edersiniz. Maazallah.
Moni ağladı, ağladı, açıldı.
Şimdilik katilliği düşünmüyor.
“Üret ki ürksün. Korkma sen nasılsa Türk’sün!” için 8 yanıt
güzel yazı olmuş eline saglık.
bu hikaye sonrasında çözmemiz gereken birşey var mı 😀
moni elini kana bulamasın fiziken değil beyninde öldürmesi önemli.
anam. tirinim …. tirinim. nininim. bu ne?
daha yazi bitmeden, taslagi ortaliga sürülmüs.. yazimin korsani cikmis. skandal! rezalet ! offf ya
sevket, yalanci coban seni 🙂
dr asit ;bi anda mideme giren kramp nasil cözülebiliri cözersen sevinirim
yazici geldi hanim
klavyenin azizligi düzeltilmistir hanim
bir tane türkçe klavyen olsa ne rahat edeceğiz. yazdıklarını türkçe ye çeviritken okuyorum ben yazılarını 🙂 aslında güzel oluyor.
giriş -> gelişme ->?
hikayeden çıkan sonuç nedir, anlamsız ve birden bire biten filmler kadar vasat altında bitti yazının sonu. anlatım eksikliği ise bir hayli yüksek, nedir yani şimdi bu, moni'nin derdi içip-sıçan bir insana karşı duyduğu öfkenin sonun da şakasına karışık öldürme(!) planlarımı? kötü alışkanlıklar derken bir tek bumu var? en temizi beynin de öldürsün moni adamı, sizin de bizim de kafamızı meşgul etmesin.
gerçekten güsel