Canımı sıkan şeylerden biri de şu ustalık mevzusu. Hayır ustalarla bir derdim yok, ustayım diye geçinen elemanlara uyuzum ben. Eski insanlardan duyduğum laftır, –sanatı ustadan görmeyen öğrenmez.
Ustalık demek ya da şu hani bizim sektörde senior dedikleri şey öyle kolay kolay olunacak şey değildir, bizim kültürümüzde hele önemli bir sıfattır ustalık zira bizim tarihimizde Ahilik diye bir olay da vardır. Gel gelelim etrafıma baktığımda her konuda ustayım, oldum, şuyum, buyum havalarına girenler çoğunlukta, adam sanki yedi göbekten ayakkabı tamircisiymiş gibi konuşur ama bir ayakkabıyı dikemez herif, onu bırak şehrin en afili yerinde dükkan açar ayakakbı tamircisiyim ben diye milletin parasını çarpar.
Bu yazıyı yazma nedenim aslında apayrı bir durum ama vesile olan olay benim çok yürümeme dayanamayan botlar dır, bu yüzden ayakkabıdan girdim ve öyle de çıkacağım işin içinden. –Açık yerde tepecik kendini dağ sanır.
Ben diyettir, kilo vermektir hikayesine 2-3 aydır sürekli yürüyorum ve son 1 aydır havalar çok iyi değil, bu yüzden bot giyiyorum. Ve iş yeri servisine bindiğim yer çok dandik bir yer öyle normal bir yer değil, bildiğin otoban kenarı üstelik toprak, çamur, yani bot giymek zorunda kalıyorum. Bu durumda hem çok yürüyüp hem de bot giymek zorunda olan biri olarak illa ki botları parçalayacaktık, öyle de oldu. Yalnız bot yaklaşık 2 yıllık bir bot ve markası da iyi bir marka, normalde çok sağlam bir bottur.
Her neyse ben dedim bu botu gider açılan yerini diktirir kışı geçiririm, yeni bir bot alsam hem fazla para hem de alsam kötü bir şey almak istemem karakterimi s2iim ucuz bir şey alamıyorum(acemi nalbant ahmak eşeğinde dener kendini). İş yerine yakın bir AVM de ayakkabı tamircisine gittim ve bunu dikebilir misin dedim, hayır bu bot dikilmez yapıştırırım dedi, bu cevabın gerçekte karşılığının -benim böyle bir dükkanım var ama ben bu işi bilmiyorum dur olduğunu daha sonra anlayacağız.
Ben olur dedim verdim parayı yapıştırdı, sordum bu kışı geçirir miyim ben bununla bu arkadaş geçirirsin de dedi üstelik 🙂 Bilmez ki ben gariban ha babam yollardayım yürüyorum gündüz gece. Ayakkabıyı 2 gün giydim korka korka merdiven çıkıyorum, 3. gün patladı. Dedim, arkadaş bu böyle olmaz ne iştir, kendimi çok kötü hissediyorum patlak bot ayağımda ulan biraz görünse rezil olmak da var, bana bir bok olmaz böyle şeylere takmam da işte bilirsiniz hani can sıkıcı, hayatı zorlaştıran tipler her yerde vardır onlara ayıracak vaktim yok, olmadık bir yerde ayakkabı haşat olur anlat derdini sonra 2 saat.
Neyse abi ben bir başka AVM ye yolum düştü o ayakkabıcıya gittim, dedim –gardaş bunu dikmen lazım. Abi dikemeyiz bunu yapıştırma olur dedi, ben de dedim ki hoca bu ayakkabı dikme teknolojisi çok geride kalmış sanırım bu konuya benim gibi bir manyağın el atması mı ne lazım dedim, güldük filan ama şaka değildi tabii 🙂 Vermedim ayakkabıyı, yer miyim bir daha amk -eşek bile düştüğü çukura bir daha düşmez.
Yine bir başka AVM hadi yine isim vermeyeyim gittim yok abi olmaz dedi ustayım diye geçinen eleman.
Sonunda benim eve yakın bir AVM olan Carrefour Bayrampaşa’ya gittim, orada daha önce de bir işim olmuştu ayakkabıcıda oradan biliyordum. Dedim -selamun aleyküm. -Abicim bu benim bot bana dayanamadı, ayakkabı tamircisiyim diyen birileri dikilmez bu, ancak yapıştırabilir dedi yapıştırdı ama 2 gün sonra yine aynı, ben biraz garip adamım(-Atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli derler) ve bu ara yürümeye programlıyım bu yüzden bunu dikmemiz lazım, elimden bir şey gelirse ben de yardım edeyim yapalım şu işi dedim.
Carrefour Bayrampaşa’da ki ayakkabı ustası gülümseyerek -kardeş sen bırak ayakkabıyı biz hallederiz, bu dükkan ayakkabı tamircisi, biz ayakkabı tamiri yapıyoruz eğer biz bir ayakkabıyı yapamıyorsak ne işimiz var burada dedi. Öyle hoşuma gitti ki ustanın sözü ayakkabıyı unuttum ben. Benden aldığı para ve işi tamamlama süresi diğer usta geçinen elemanlardan daha azdı, ayrıca usta dikmeyi bırak ayakkabıyı sanki yeniden üretmiş gibi sağlam bir hale getirmiş.
Üzerine bu kadar yazı yazdıktan sonra hani lan senin bot nerede diyenleri duyar gibiyim, nah işte burada.
Eğer ayakkabınızın tamire ihtiyacınız varsa "Bayrampaşa Carrefour" a gidin selamımı söyleyin usta halleder 😉
Konuya şöyle bir özet geçmem gerekirse; Ekmeği ekmekçiye ver, bir ekmek de üste ver.
Not found 🙂
Ya ne var biliyor musun, iPad i jailbreakladım ya hani, bir uygulama var adı "Penultimate", çok eğlenceli 🙂 Karitakür filan çiziyorum lan, normalde not defteri hesabı. Bi de şu kalemlerden almak lazım şimdi, hah onu diyordum kapitalizm işte böyle bir şey.
Bide -at alırsan yazın, deve alırsan güzün, avrat alırsan gezin ha gezin.
Şu en yukarıdaki fotoğrafın hikayesini de yazayım da arkamdan konuşmayın. Ayakkabımı boyuyordum, boya yere bulaşmasın diye eski bir gazete aldım elime(Kaddafi linç ettikleri günün gazetesi), ayakkabıyı boyarken fark ettim ki bu kayn mayn sakat iş, dedim ki olm kaynınız varsa aman diyorum, hemen gidin aldırın. via.
Linkedin de profilime İngilizce(Almanca, Fransızca, Çince de kabulüm) referans yazısı yazmayan kişiyle işim olmaz bundan sonra, aman ben duymadım bilmiyorum gibi şeylerle sakın gelmeyin acımam. http://tr.linkedin.com/in/wolkanca. Ulan elin adamı 2 kitap okumuş işin kralı sanki 100 tane referans yazısı yazmışlar biz kaşarlık geçti eridik krem peynir olduk bir tane İngilizce referansımız yok olur mu böyle kardeşim, olmaz. Bin "sene" de okusam… ne "biliyorsun" diye sorsalar bana "haddimi" bilirim derim. (Hz. Mevlana).
Hadi acıdım, üzerine tatlı niyetine de mp3 veriyorum size, bu akşam zaten künefe yiyemedim başım beynim döndü.