Herhangi bir güne kazırken içimdeki bu gizi, bir sandık lekesi beliriyor başucumda, ne yarım kalan bir ölüm yaşadığım, nede gözyaşı biriktiren bir çınar bakakaldığım…
Katil, sevda zannettiğin bir avuç ölü toprağını ve üstüme vurduğun o alımlı zamanları bir bir geriye sarıyorum. Film tadında ölüyorum. Sen her nefes aldığında, buğulanıyormu, üstüne başına dökülüyormu gözlerim, işte öylesine kayıbım. Benim musallaya dönük hayallerim onların dibine bağdaş kurmuş zamanlarım, hangi birine değmedin ki, kolay değildi böyle öldürmek, katil söyle nasıldı gülmek, ben unuttum.
Katil, anılara attığın her bıçağı, gökyüzüne uğurladığım her duayı hangi göz ucuyla kestin. Kör çiçeğin bir fidana imrendiği bahardın halbuki, orta yerinden bulanmış bir ırmak kadar bilinmezdin, Hangi tarafa bağırsam üzerimde küçük gözlü bir uçurtma ve kan kırmızı kuşlar var, bıraktığın dünya, umut sandığım bir gurbet, hangi secdeye kapanırsın şimdi, hayret.
Katil, dumura uğramış bir sevdanın, el ele hiç tutuşamamış, nefesini bakışından okuyamamış bir kalıntı var izlerinde, yakalanmanın azmiyle kaçtın. Bir dal, üstündeki kuşu ne bekleyerek taşır, anlamadın.
…
Söyle;
Hangi öpücük boyun büker ayrılığa?
Atıf Emre Özdemir