Kategoriler
Hayattan

Meksika – Mexico

Sonunda bitirdim vizeleri..! 1 haftadır yazmıyorum bloga. N’apıyım ya hiçbir şeye bakamadım anca çalıştım. O kadar ders kolay değil tabi. Ama nasıl kuduruyorum yazı yazmak için. Ha bire bir olay oluyor ha bire bir şey görüyorum. Blogcu olmak bu demek galiba. Yani yazmadan duramamak. İnternet ve bloglar her şeyim olmuş ben farkına bile varmada. Sen tekstil oku sonra hiç alakası olmayan bir alana yönel blog yaz, forum aç. Artık içimden geleni yapıyorum olsa da olmasa da.
Aklımda o kadar çok yazacak şey vardı bak unuttum…

Kaybettiğimiz gazimiz ve gösterilen (?!?!) sadakati(saygıyı) mi desem, İzmir de olacağına kesin gözüyle bakılan ama elimizden kaçan Expo’yu mu desem, partilerin kavgalarını mı desem, mailime gelen onca konudan seçtiklerimi mi desem(harbi çok enteresanlar), yoksa bir zamanlar koşa koşa oy verdiğimiz bir sitenin aslında Amerikalılar tarafından değil de bir Türk tarafından açılmış olduğunu öğrenince çok şaşırışımı mı desem, gelecek planlarımın her geçen gün değişmesini mi bahsetsem, Ankara’daki Müzik festivalinden mi bahsetsem…1 haftada çok şey oldu ama neyse biz daha da geriye gidelim. Aslında diyeceksiniz “bu da nerden çıktı şimdi” diye (ya da demeyeceksiniz) Meksika’dan bahsetmek istiyorum.

Neden Meksika..? Şöyle anlatayım; bir zamanlar lise sıralarında o koca sınava (Öss’ye) Hazırlanırken önüme çıkan bir fırsatla Meksika’ya 1 seneliğine değişim öğrencisi olmamla başladı. Şimdi size özelliklerini yazmayım şuradan (https://tr.wikipedia.org/wiki/Meksika) bakın bir zahmet.

Meksika’yı daha önce hiç görmemiştim ve açık konuşayım nerdedir onu bile bilmezdim. Tabi şimdi az buçuk biliyorum (mütevazı olma glsh iyi biliyorsun işte). Taco’ları ile (dönerin domuz etiyle yapılmışı. Tabi bizimkilerdeki gibi ekmeğe değil de onların yaptıkları lavaş tarzı bir şeye koyuyorlar. Hatta yanında ananas bile yiyorlar. Enteresan ama), acılılar (aslında bazıları acılı değildi. Çok da lezzetliydi. Ah ah yazarken bile ağzım sulandı), hele fasulyeleri (siyah fasulye ve en çok da haşlayarak ya da ezerek ekmeğe sürebiliyorsun yani. Bi de üstüne acılı sos. hımm, Quesadilla var bir de. O da çok lezzetli hatta en çok özlediğim yemek, pilavı da nedense kırık pirinç ve sarımsakla yapıyorlardı(oraya gittiğimde çok tuhaf gelmişti ama sonra Türkiye’ye dönünce de bizim pilav tuhaf geldiydi), avokadoyu da çok yiyorlardı bak, onların aslında kendilerinin yaptığı bazen de sokaklarda yaptıkları hamur (lavaş gibi ya da krep. nasıl anlatsam), peynir+cips ve Meksika biberi turşusu hımm, kaktüs turşusu (?!), tabi daha pek çok yemek… Mutfaklarında çeşitli tatlar var. Tatmanızı tavsiye ederim.
Ha bak Cancun’a gidin benden söylemesi.

Meşhur bir Deniz+kumsal+güneş ve eğlence ayıptır söylemesi. Belki duymuşsunuzdur. Acapulco..? Peki ya piramitlerini..? (bakın bazıları gezmiş, görmüş bir de fotoğraflamış:holameksika.blogspot.com)

Müziklerini de çok seviyorum. Bir ara onları da yazacağım.
Orasının da ekonomisi tuhaf. Bizdeki gibi zenginler çok zengin, fakirler fakir. Hatta ben oradayken seçimler de olmuştu (ne şanslı kızım ya). Hatta oy toplama adına yapılan aktiviteleri de yakından görmüştüm.

Ben ordayken (Gitmeme vesile olan klüp) bir yardım kampanyası düzenlemişti. Enteresandır ama radyo programı ile ortak bir proje (tabi kameramanlar da gelmişti). “Oyuncaksız çocuk kalmasın” diye radyoda yayın yapılmıştı ve bu projeyi hayata geçirenler bir yol kenarını (ki bu yol işlek bir yoldu) polisler aracılığıyla kendileri için ayırmışlardı ve gelen her oyuncak yardımında, oyuncakları yan yana dizerek yol boyunca 1 kilometre’ye ulaşmaya çalışıldı. Tabi 1 kilometreyi geçmiştik ile. Çok zevkliydi. Keşke bizim ülkemizde de yapılsa…

Son olarak ne derim: Gezdim, Gördüm, Anlattım. (ya da çok mu yazdım ne 🙂 ) )