Bir şiir mısra mısra kendini fısıldıyor,
Damla damla dökülen zarif bir kadın gibi.
Yağmur ıslıyor beni, beni yağmur ıslıyor,
Yumuşak hecelerle söylenen adın gibi,
Sen, duyulma korkusu yaşayan sır misali,
Bir yol bulup mehtaba kaybolup gidiyorsun
Ben serenat yaparken ay ışığı altında,
Dudakları kurumuş bu adam kim diyorsun.
O günahsız kadına, benim ilk taşı atan,
Parmakları doğrayan o şehlâ nigâh benim.
Suçluyum, bukağıya vurulmuş cinler kadar,
İnsanı yeryüzüne döndüren günah benim.
Sen kırılmış bir dalı, zeytin ağaçlarının,
Ben, Kura Vadisi’nde parçalanmış bir taşım,
Sustukça derinleşen kuyulardan gam çeker,
Efsunlu bir hayalle gezer talihsiz başım
Gidip de kaybolursan bir yalnızlık ilinde,
Bu ülkede sadece ismim kalır geriye
Ne hayal ülkem olur, ne hayal eden biri…
İmge olmaya hasret bir im kalır geriye.
Başı döner ebenin, tutunamaz oyuna,
Ben kaybeden çocuğun bahtıyla üzülürüm.
Kanlı bir ihtilalde can veren ağaçlara,
Nazire olsun diye ben ayakta ölürüm.
Mehmet Taştan
Ankara / 2007
“Yağmur Islıyor Beni – Mehmet Taştan” için 1 yanıt
seninle bir yağmur başlıyor iplik iplik,
bir güzellik doğuyor yüreğime şiirden.
martılar konuyor omuzlarıma,
gözlerin istanbul oluyor birden.
yağmur özledim be 🙁