Ne kadar mutlu olursam olayım öyle zamanlarım oluyor ki bir anda korkularımın esiri olup mutsuz olabiliyorum. Anlıkta olsa beni bir hüzün dalgasına sokmaya yetiyor.
Taşıdığımız korkuların kaynağı hep biz olmuyoruz sevdiğimiz, değer verdiğimiz insanlardan dolayı da korkularımız oluşuyor, kimi zaman onları kaybetme, kimi zamansa zarar görmelerinden endişe ettiğimiz korkular.
Ve aslında korkularımızın temelinde hep başka kişiler var. Geleceğimizle ilgili duyduğumuz korkularda bile, bir ortağa sahibiz. Yani kendi geleceğimden duyduğum kaygı, geleceğimi paylaşmak istediğim hayat arkadaşımdan ötürü de oluşuyor aslında. ’Gözlerimden anlamsızca düşen 2 damla göz yaşı. Anlam katamadığım hüzün, isim veremediğim acı. Mutluluğu gölgelemeye çalışan kara bulut gibi korkular. Kaynağı sen,mimarı ben….’
Korkularımız çoğunlukla yersiz oluyor ve elimizde sadece geçici olsa da korkulardan kaynaklanan bir mutsuzluk kalıyor. Sonradan yersiz olduğunu anladığımızda bir anlık gülümsemeyle geçiştire biliyoruz, işte hayatın en güzel tuhaflığı da bu ya.
Korkuların endişelerin hayatta yeri hep var, bunlar her ne kadar mutsuz etse de bizi, aslında bir direnç ve planlama kaynağı. Kendime soruyorum bu aralar korkularımı ciddiye alıp sonradan haklı çıkmayı mı ummalıyım, yoksa korkularımın yersiz olduğunu umut ederek sahip olduğum mutluluğun, her anından, tat mı almaya çalışmalıyım?
Kafam çok karışık.