Issız bir Yorkshire tepesinde, rüzgârın sesiyle birbirine karışan iki ruh: Heathcliff ve Catherine. Emily Brontë’nin 1847’de yazdığı Uğultulu Tepeler (Wuthering Heights), sadece bir aşk romanı değil; insan doğasının karanlık, tutkulu ve yıkıcı tarafını anlatan gotik bir başyapıt.
Warner Bros. Pictures tarafından 14 Şubat 2026’da vizyona girecek yeni filmi kaçırmayın, filmin fragmanından gördüğüm kadarıyla diğer uyarlamalardan daha bir iddialı.
Elbette her kitap bir hayattır ancak roman özellikle aşk romanı okumak benim için gerçek bir vakit kaybı gibidir normalde(bu arada bu sadece aşk romanı değil) ve fakat pişman değilim tabii ki ama bu kitabı ancak silah zoruyla okurdum diye düşünürdüm. Dönemi yaşamak adına güzel bir roman oldu benim için. Görünüşe göre artık aşk romanlarını da okuyabilirim. Tanıyanlar için malum benim rafine zevkler, marjinallik, guilty pleasure artık ne diyorsanız bu şeylerimle ünlüyüm, kitap okuma tarzım da hep çok farklıydı daha doğrusu alacağımı alıp çıkarım mantalitesinde, sanırım AI ile birlikte bu da değişti, inanılmaz evet ama evet bir yaşıma daha girdim, kitaptan yine alacağımı aldım, birkaç filmini izledim(1939/2009/2011), konuyu özümsedim, dönemi yaşadım ve o değişim AI ile(ChatGPT/Gemini) benim için yaşandı, okuduklarımdan çıkarımlarımı yapay zekaya yazarak hikayeyi kişiselleştirdim hatta görsel çıktılar ürettim.
Kitap çok güçlü bir mesaj ve sorgulatma yeteneğine sahip, okuduktan sonra iyi bir kitap okuduğunuzun tadını hissediyorsunuz, o kadar güzel bir toksik ilişki tasviri var ki bunları AI ile Müge Anlı programları yaptım, normalde bunları ancak rüyamda yapardım.
Uğultulu Tepeler (İngilizcesi Wuthering Heights), Emily Brontë’nin 1847’de yayımlanan ve tek romanı olan klasik eseri. İngiliz edebiyatının en önemli romantik-gotik romanlarından biri
Konusu
Roman, Earnshaw ve Linton aileleri ile, Earnshaw ailesinin evlatlık aldığı Heathcliff karakteri etrafında döner.
- Catherine Earnshaw ile Heathcliff arasındaki büyük ama imkânsız aşk, sınıf farkı, gurur ve intikam yüzünden yıkıma sürüklenir.
- Catherine başka biriyle (Edgar Linton) evlenir, bu da Heathcliff’in hayatını intikam duygusuyla yönlendirmesine yol açar.
- Kuşaklar boyunca ailelerin çocukları da bu nefret ve tutkunun etkisi altında yaşar.
Temalar
- Tutkulu ama yıkıcı aşk
- İntikam ve kin
- Toplumsal sınıf ve statü
- Doğa – insan ruhu benzetmesi (Uğultulu Tepeler’in kasvetli havası karakterlerin iç dünyasını yansıtır)
- Gotik ögeler: kasvetli atmosfer, ölüm, hayaletler
Anlatım Tekniği
Roman iki katmanlı bir anlatı tekniğine sahip:
- Mr. Lockwood (kiracı) olayı aktarır.
- Olayların çoğunu Nelly Dean (hizmetçi) kendi ağzından anlatır.
Önemi
- İlk yayımlandığında aşırı karanlık ve “aşırı tutkulu” bulunduğu için çok ses getirmiştir.
- Bugün ise İngiliz edebiyatının başyapıtlarından biri kabul edilir.
- Emily Brontë’nin tek romanı olmasına rağmen dünya edebiyatında güçlü bir iz bırakmıştır.
Karakterler
Mr. Lockwood
Mr. Lockwood, Emily Brontë’nin Uğultulu Tepeler (Wuthering Heights) romanındaki dış anlatıcıdır.
Kimdir?
- Londra’dan gelmiş, şehirli, kibar ama biraz utangaç ve asosyal bir beyefendidir.
- Kendine sakin bir yaşam kurmak için Thrushcross Grange adlı malikaneyi kiralar.
- Böylece Earnshaw ve Linton ailelerinin dünyasına adım atar ve Heathcliff ile tanışır.
Anlatıdaki Rolü
- Romanın girişini ve çerçevesini oluşturan ilk anlatıcıdır.
- Uğultulu Tepeler’de Heathcliff ve diğer karakterlerle karşılaşır, gördüklerini ve hissettiklerini günlüğüne yazar.
- Fakat olayları tam anlayamaz, çünkü yabancı ve dışarıdan biridir.
- Daha sonra Nelly Dean’den geçmişi dinleyerek romanın asıl hikâyesine ulaşır.
Özellikleri
- Meraklı ama biraz yanlış yorumlamaya meyilli bir karakterdir.
- Onun gözünden aktarılan ilk izlenimler, kasvetli atmosferi ve karakterlerin gizemini pekiştirir.
- Edebiyat eleştirmenlerine göre Lockwood, romanın okurla arasına bir mesafe koyan, olayı daha objektif kılmaya çalışan bir figürdür.
Yani: Lockwood, hem giriş kapısı hem de “okur yerine geçen” anlatıcıdır — dışarıdan gelir, gördüklerine anlam vermeye çalışır ve sonunda Nelly Dean’in hikâyeleri sayesinde gerçeği öğreniriz.
Heathcliff – Fırtınanın Adamı
Yetim bir çocuk olarak Uğultulu Tepeler’e getirilir. Bay Earnshaw onu evlat edinir ama sınıfsal farklar yüzünden asla tam anlamıyla kabul edilmez.
Catherine’e olan aşkı hayatının merkezidir; onun başka biriyle evlenmesi, Heathcliff’in içindeki her şeyi yakar.
Zamanla hırslanır, servet sahibi olur ve intikamla döner.
Heathcliff’in tutkusu neredeyse doğaüstü bir güçtür: aşk ile nefret, sevgi ile yıkım arasında sıkışmış bir ruh.
“Whatever our souls are made of, his and mine are the same.” – Catherine Earnshaw
(Ruhlarımız neyden yapılmışsa, onunkiyle benimki aynıdır.)
Catherine Earnshaw – Vahşi Kalp, Kırık Ruh
Catherine, özgürlüğüne düşkün, gururlu ve duygusal bir kadındır.
Heathcliff’i delicesine sever ama toplumun baskısıyla Edgar Linton’la evlenir.
Bu evlilik, onu hem fiziksel hem ruhsal olarak çökertir.
Catherine’in iç çatışması, romanın merkezidir: bir yanıyla doğaya, özgürlüğe ve Heathcliff’e; diğer yanıyla statüye, düzen ve güvenliğe bağlıdır.
Onun “bipolar” hâlleri aslında içindeki fırtınanın sesidir.
Edgar Linton – Sessiz Aristokrat
Thrushcross Grange’in kibar ama kırılgan sahibidir.
Catherine’le evlendiğinde, onun duygusal fırtınasını anlamakta zorlanır.
Heathcliff’in gölgesinde kalır, iyi niyetli ama edilgendir.
Romanda akıl ve düzeni temsil eder; Heathcliff’in kaosuna karşı bir denge unsurudur.
Nelly Dean – Gözlemci, Anlatıcı, Vicdan
Earnshaw ve Linton ailelerine uzun yıllar hizmet eden kahya.
Romanın büyük kısmı onun ağzından anlatılır.
Nelly, hem hikâyenin tanığı hem de kendi yorumlarıyla şekillendiricisidir.
Kimi zaman tarafsız, kimi zaman duygusal davranır — bu yüzden anlatısı güvenilir ama mutlak değildir.
Hareton Earnshaw – Zincirin Son Halkası
Hindley Earnshaw’un oğlu, yani Catherine’in yeğeni.
Heathcliff tarafından küçümsenerek büyütülür, cahil bırakılır.
Ama romanın sonunda genç Catherine Linton’la arasında doğan sevgiyle, geçmişin lanetini kırar.
Uğultulu Tepeler’in karanlık döngüsünü sonlandıran karakterdir.
Genç Catherine Linton – Yeni Bir Başlangıç
Catherine Earnshaw ile Edgar Linton’un kızıdır.
Annesine göre daha yumuşak, daha umut dolu bir karakterdir.
Heathcliff’in yeğeni Hareton’la yaşadığı sevgi, geçmişin intikam ve nefret zincirini sonlandırır.
Romanın sonunda doğa ve insan barışır; fırtına diner.
Fırtınanın Ortasında Bir Aşk
Roman, Lockwood adlı dış dünyadan gelen bir anlatıcının gözünden başlar. Lockwood’un Uğultulu Tepeler’de tanık olduğu kasvetli atmosfer, okuru hemen içine çeker.
Heathcliff —yetim, öfkeli, sınıfsal olarak dışlanmış bir yabancı— Earnshaw ailesinin evine kabul edilir.
Catherine Earnshaw ile arasında çocukluktan başlayan bağ, toplumsal farklar ve gurur yüzünden bir trajediye dönüşür.
Catherine’in şu cümlesi, romanın kalbidir:
“I am Heathcliff.”
Yani: “Ben Heathcliff’im.”
Bu, klasik romantizmin ötesinde, kimliklerin birbirine karıştığı bir sevgi biçimidir — hem sonsuz hem yıkıcı.
Gotik Bir Dünya: Uğultulu Tepeler’in Atmosferi
Emily Brontë’nin romanı doğanın insan ruhuyla nasıl bütünleştiğini anlatır.
Rüzgâr, yağmur, fundalıklar… hepsi karakterlerin iç dünyasını temsil eder.
Uğultulu Tepeler sadece bir ev değildir; öfkenin, tutkuların ve pişmanlıkların mekânıdır.
Heathcliff’in evin içinde dolaşan köpekleri, fırtınalar, mezar sahneleri —hepsi Brontë’nin gotik dünyasının parçasıdır.
Catherine’in Hayaleti: Aşkın Mezardan Yankısı
Romanın en unutulmaz anlarından biri, Lockwood’un Catherine’in hayaletini pencerede görmesidir.
O sahnede, Catherine’in sesi bir dua gibi yankılanır:
“Let me in! I’ve been a waif for twenty years!”
(Beni içeri al, yirmi yıldır kayıp bir ruhum.)
Bu sadece bir korku sahnesi değil; Brontë’nin “ölümle bitmeyen bir sevgi” fikrinin görselleşmiş hâlidir.
Heathcliff, ölümden sonra bile Catherine’i yanında ister — bu, romantizmin en karanlık yüzüdür.
Brontë’nin Dili ve Etkisi
Emily Brontë, erkek egemen bir dönemde bu kadar karanlık ve yoğun bir duygusal roman yazdığı için dönemin eleştirmenleri tarafından yadırganmıştır.
Bugünse Uğultulu Tepeler, modern psikolojik romanların öncüsü sayılır.
Heathcliff ve Catherine’in “sağlıksız aşkı”, günümüzde bile sinemadan müziğe kadar birçok esere ilham olmuştur.
(Warner Bros. yeni bir film uyarlamasını 2025 için duyurdu bile 👀)
Yorumum
Uğultulu Tepeler, aşkın yalnızca güzel bir şey olmadığını; bazen bir insanı yok edebilecek kadar güçlü bir duygu olduğunu hatırlatıyor.
Her karakter biraz yaralı, her sahne biraz karanlık, ama o karanlığın içinde hâlâ bir tutku var.
Catherine’in hayaletini değil, kendi içimizdeki fırtınayı görüyoruz aslında.
Ekranda Yeniden Uğultulu Tepeler: Aşk ve Lanetin Yeni Uyarlaması
Hollywood bile Catty’nin ‘Let me in!’ çığlığına dayanamadı. 👻🎬 #WutheringHeights
1847’de kaleme alınan bir hikâyenin, 2025’te hâlâ sinemada yankı bulması boşuna değil. Warner Bros., Brontë’nin gotik başyapıtını yeni bir film uyarlamasıyla beyazperdeye taşımaya hazırlanıyor. Yönetmen koltuğunda dönemin kasvetli atmosferini modern bir dilde yeniden yorumlayan genç bir İngiliz sinemacı oturuyor. Catherine’in camdan “Let me in!” diye haykırdığı o meşhur sahne, bu kez fırtınanın, ışığın ve sessizliğin birleştiği bir sinema şiirine dönüşüyor.
Heathcliff’in karanlık tutkusu, Yorkshire’ın rüzgârında yeniden can buluyor.
Edebiyatın en yıkıcı aşk hikâyelerinden biri bir kez daha karşımızda:
Uğultulu Tepeler, mezar taşları arasında hâlâ nefes alan bir tutku olarak yeniden doğuyor.
İyi eğlenceler, hayırlı forumlar.