Kategoriler
Blog

Beyaz blogcu ve Siyah blogcu

Ben tatildeyken blogosferin iyice karıştığını özellikle Blograzzi hakkında bir takım tartışmaların ( # # # # # ) bir çok blogda yazıldığını ve yorumlandığını gördüm, tüm bunları detaylıca inceleyip aslında blogcuların iki ana kategoride olabilecekleri kanısına vardım.

blog_

Bu benim yorumum, konuya yaklaşımım dır ve tekrar tekrar iyiki blogum var diyorum fikirlerimi yazabileceğim özgür bir medyam var.

Bana göre blogcular iki ayrı ana kategoride değerlendirilmelidirler, bunlar tıpkı Beyaz Türk – Siyah Türk geyiğindeki gibi Beyaz blogcular ve Siyah blogcular olmalı.

Şimdi beyaz blogcular ile siyah blogcular arasındaki farklara bakalım;
Beyaz blogcular: Bu blogcular genellikle işleri gereği internetle çok haşırneşirdirler ve php, css vs. gibi kodlama, tasarım konularına hakimdirler, beyaz blogcular büyük komüniteler de (bildirgec, zoque vs.) yer alırlar ve orada bir çevre sahibidirler, internet teknolojilerini ve gündemi sıkı takip halindedirler, beyaz blogcular birbirleri ile dayanışma içindedirler, hemen her yerde onlara rastlayabiliriz, bloglarında diğer tüm blogcuların işine yarayabilecek bilgilere rastlayabiliriz, referans yazılar ve yeni icadları ile karşılaşabiliriz. Siyah blogculara göre daha çok şanslılardır hatta çoğu blog yazarak para kazanmaktadırlar ve akıllarında hep bir proje vardır, artık onlar için blog yazmak bir iş gibidir.

Siyah blogcular: Bu arkadaşlarımız bana göre gerçek blogculardır. Blog yazmak onlar için not almak gibidir, genellikle kendi hobileri (el işi, takılar, yemek, çizgi film, sinema, seyehat) veya kendi meslek alanlarında yazarlar, kodlama ( php, css vs. ) umurlarında değildir anlamazlar, baskın olarak ana konularında yazarlar ara sıra sürprizler yapıp farklı konularada değinirler yazılarında, her yerde rastlayamazsınız onlara büyük komünitelerde yokturlar, fazla tanınmazlar internette, genelde gerçek hayatta çok farklı işlerle meşguldürler, beyaz blogculara göre arka planda kalırlar ama içlerinden iyileri bir şekilde keşfedilip televizyona veya gazetede röportaj verebilmeye kadar yükselebilir, buna örnek Eda Suner hanımı verebiliriz.

Birde gri blogcular vardır (: ben belki griyim bilemiyorum kendimi kendimin ortaya attığı fikirde bir kategoriye sokmam zor. Her ne olursa olsun blog yazmak çok güzel bir şey.

Kendi alan adını tescil ettirmiş blogcular ile ücretsiz servisleri kullanan blogcular arasında da farklar var, bazen ücretsiz alanlarda yazan blogcular kendi alan adlarını tescil ettirmiş blogculardan daha profesyonel olabiliyor ama genelde blogger vb. ücretsiz servislerde yazan blogcular siyah blogcu kategorisinde oluyor.

Blograzzi konusuna gelirsek, tartışmaların hemen hepsi kullanıcıların puanlama sistemine olan güvensizliğine bir takım blogcuların sanki sistemde kayırılıyor gibi görünmesine dayanıyor. Ben buna katılmıyorum, Blograzzi’nin şu ana kadar görünen yüzü ve sahibi konumunda olan Arda Kutsal’ın Blograzzi konusunda yazılan en ufak yazı ve yoruma inanılmaz bir hızda yetişip cevap verebilmesi beni şaşırtıyor. Arda Kutsal’ın blogculara sıkılmadan cevap vermesi ve her fikre saygı duymasının arkasında yatan gerçek Blograzzi’nin gelişme döneminde olması ve bu dönemde Blograzzi’nin varoluş nedeni olan biz blogcularında fikirlerinin Arda’ya göre ve banada göre değer arz etmesidir.

Blograzzi bir ihtiyaçmıydı? Evet çoğu kişinin aa ben bunu düşünmüştüm, vallahi benim aklıma gelmişti diyebildiği ve şu anda paylaşılamayan, tadından yenemeyen bir proje. Blogcular arasında bir rekabet oluşturmuş gibi görünsede bana göre böyle bir şey yok, Blograzzi olmadanda popüler bloglar zaten popülerdi ve belli bir okur kitleleri vardı ve daha ötesi siz eğer blogunuzun popüler bir blog olmasını istiyorsanız, popülerliği biraz açarsam; konusunda alanında bilinen sözü geçen bir blog sahibi olmak istiyorsanız bunu yazdığınız yazılarla, değindiğiniz konularla başarabilirsiniz ve Blograzzi’de sizin blogunuzun zaten var olan popülerliğini kullanarak sizi o sıralamada ilk sıralara koyacaktır. Yani kısaca Blgorazzi’deki sıralamada üst sırada olmak için Blograzzi’nin yapabileceği bir şey yok ve aslında Blograzzi’de üst sıralarda olmanında bir anlamı yok bana göre.

Blograzzi yeni bir servistir, logosunun altında yazdığı gibi beta ( deneme ) dir., gelişmesine biz blogcuların katılımıyla tavsiyeleriyle devam etmektedir. İlk duyduğumdan bu yana Blograzziye destek oldum ve olacağım, bir çıkarımmı var hayır yok sadece projeyi geliştiren kişi ve projenin başlıbaşına mükemmel bir fikir olduğunu düşünüyorum. Ben gerçek bir Türk blogger olarak, bu alemin insanı olarak Blograzzi’nin arkasındayım ve göreceksiniz Blograzzi dahada büyüyerek devam edecektir çok önce bir yerde yazdığım gibi Türkiye’nin Technorati olacaktır, olması lazım.

Selçuk hocanında bahsettiği bir mevzuya değinmek istiyorum, beyaz blog, siyah blog dedik peki hangi siteler blog olarak adlandırılabilir? Mesela Pilli’nin siteleri bildirgec, hafif bunlar ile bizim kişisel bloglarımız aynı kategoride aynı sıralamada olması sizce adilmi? Bildirgec blogmudur? WorPress Türkiye blogu ile benim blogum nasıl yarışabilir? Kendi sunucuma Türkçe bir WordPress kuracağım ve gidiyorum Wp-Türkiye sitesine oradan indiriyorum Wp’yi kuruyorum sunucuma ve kurar kurmaz blogrollda 4-5 site ile karşılaşıyorum bunlardan biri elbette WordPress Türkiye ve diğerleride organizasyonda bulunan arkadaşların blogu. gördüğünüz gibi Blograzzi’nin puanlama sistemine etki eden en önemli kaynak olan Technorati’yi etkileyen backlink durumundan otomatikmen kazandılar. Eee benim ve diğer blogcu arkadaşlarımın böyle bir imkanı olmamasına karşın ve onlarla aynı sıralamada yarışıyorum sizce bu adilmi? Ne yapmak gerekir, ya da bir şey yapmak gerekirmi?
Bildirgce’de yazdığım Bildirgec blogmudur? yazısına gelen yorumlar şöyle;

# Bana göre Bildirgeç bir “sosyal haber” sitesidir. Aynen digg.com gibi. Ve tek görevi daha önceden üretilmiş olan içeriklere yönlendirme yapmak olmalıdır. Sen de blog yazarısın. Mükemmel bir yazı yazmışsın diyelim. Bildirgeç’in tek görevi senin bu yazını bildiri yapıp daha fazla kişinin haberdar olmasını sağlamak olmalıdır.

Ama ne yazık ki bildirgeç’in bir “kimlik” sorunu var. Kimisi blog olduğunu sanıyor. Kimisi de içerik üretilecek bir yer olduğunu sanarak uzun uzun yazılar yazmaya çabalıyor. Aslında Bildirip Geçilmesi en doğru olanıdır.

# bildirgeç tabii ki bir blogdur.

orijinal haliyle blogun ne olduğunu biliyoruz (weblog). hergün, konusu ne olursa olsun, yazıların, çizilerin, fotoların vs. yayınlandığı, esas olarak tek sayfadan müteşekkil yeni nesil web sitelerine kabaca blog diyoruz.

eee, bildirgeç bu tanıma uymuyor mu? gayet tabii uyuyor. bildirgeç’te hergün birşeyler yayınlanmıyor mu? yayınlanıyor.

blogları çeşitli kategorilere ayırabiliriz. içeriğine göre ayırırsak photoblog, yemekblogu gibi birçok alt dal sayabiliriz.

amaçlarına göre gruplandırırsak, (bu amaçlarına göre ayırmayı ben yapıyorum, başka yerlerde de yapılmış olabilir, haberim yok) iki ana alt dala ayrılır bloglar. birincisi kişisel bloglardır ki bunlar ’yazmak için yazarlar’ para kazanma vs. amaçları da olabilir ama bu kişisel bloglarda esas olan kendi başına birşeyler üretmektir. ikincisi ise doğrudan tüketiciye/ziyaretçiye hitap eden ve kimi zaman tek yazarlı da olsa çoğunlukla çok yazarlı bloglardır.

yazar sayısına göre kategorize edersek bloglar tek yazarlı ve çok yazarlı diye ikiye ayrılır. çok yazarlılarına komünite deniyor.

şimdi, bildirgeç’i bu kategoriler altına sokacak olursak; içeriğine göre bildirgeç bir web blogudur. zaten bildirgeç’in sloganı da internet, tasarım… diye başlıyor. amacına göre ise bildirgeç doğrudan ziyaretçiye hitap eden, para kazanma amaçlı ‘profesyonel’ bir blogdur. son olarak yazar sayısına göre bildirgeç, çok yazarlı bir komünite blogdur.

en nihayetinde bildirgeç bir blogdur.

Sizin yorumlarınızı bekliyorum, teşekkürler.